Fast Food Nation


Herkesin bildiği ama tanıdığımız kimsenin suçlu olmadığı, asıl suçluların her zaman çok yükseklerde olduğunu bildiğimiz önemli gözüken önemsiz savaşlardan birisidir Fast Food olayı. Hızlı yaşayan, her şeyden payına düşeni az az alıp hemen kaçan bir nesiliz ve bu nesli en iyi doyuran şey de doğal olarak "Fast" food.. Yediğimiz şeyin içinde ne olduğu bizi ilgilendirmiyor doğal olarak, onu düşünecek vaktimiz yok, kaçıyoruz koşarak!

Evet yukarıda anlattıklarımı okuyunca hemen aklınıza "Micheal Moore yeni film yapmış galiba" düşüncesi yerleşmiştir, ama hayır bunu yapan, Uğur Dündar sinemasının peşinden koşan isim Richard Linklater. Little Miss Sunshine^da da sevdiğimiz Greg Kinnear ile yediğimiz "Big x"ler için ne koşullarda nasıl kanlar döküldüğünü görüyoruz, kendimizden ve fast food^dan bir kez daha nefret ediyoruz. Araya giren Ethan Hawk^ı, Avril Lavigne^i ve Bruce Willis^i ile film bu sorunun önemini vurgulamak istiyor gibi, ama beni pek etkileyemedi zira Fast Food^dan hoşlanmıyorum ve Amerika^lı değilim.. Film çok Amerikan olmuş, ama Amerika da bizim ülkemiz değil mi?!

O dev adamları yaratan bizleriz ve maalesef onları sonlandıramayız, çok büyüdüler ve biz yine bireyiz kısaca birer her şey ve tekil hiçbir şeyden ibaretiz, çitleri devirsek de artık koşmayacak inekler çünkü koşacakları çayırları tepeleri yok ettik. İnsan olarak doğaya en büyük zararı veren hayvanız, o "Kocamanlar" bizleriz.

Richard^ın samimiyetine güvenim sonsuz olmasa filmi bu konuda eleştirebilecek bir çok nokta bulabilirdim ama yönetmeninden dolayı fazla aramadım, sadece bu tip filmlerin de o sektörler için işe yaradığını düşünüyorum, çünkü insanların Aziz Nesin yüzdesiyle aptal olduğuna inanıyorum. Bir de şu filmlerde geçen Meksika sınırı olayından gına geldi artık, oysa ki ben Calexico ile hatırlıyorum oraları.

3 yorum:

  1. SE7IN said,

    aynı janrın daha başarılı bir temsilcisi olarak "super size me"yi de tavsiye etme gerekliliği hissettim. fast food nation'ı izlemedim bilmiyorum ama bu film cidden sinir bozuyordu...

    on 4 Haziran 2007 11:19


  2. hayalmeyal said,

    bence Linklater bağıra bağıra değil de daha sakin ve etraflıca anlatmaya çalışmış derdini. "super size me"den ya da michael moore filmlerinden bu anlamda farklı olduğunu düşünüyorum bu filmin. son sahnesi gerçekten inanılmaz, sadece o sahnenin bile insanları fast food sektöründen ya da et yemekten -en azından bir süre- uzak tutacağını sanıyorum..

    on 7 Haziran 2007 15:10


  3. adam kesher said,

    filmi görmedim.super size me'yi izlemiştim. oradaki deneğimizin 1 ay boyunca sadece mc donalds tan beslendiğini suyunu bile mc donaldstan aldığını ve 1. ay sonundaki vücudundaki ve metabolizmasındaki deformasyonu gördükten sonra fast food a insan mesafe koyuyor. böyle filmlerin daha fazla yapılması gerekli. nedense böyle filmlerde çok az salonda gösterime giriyor.

    on 7 Haziran 2007 22:45