Breaking and Entering




















Hadi çok önemli konulardan konuşalım hevesindeki filmlerden hoşlanmam pek, hele de bu konuların ağırlığı altında kalıp başka yere dümen kırarak kurtulmaya çalışan filmlerden hiç… Anthony Minghella, Londra'daki göçmen sorunlarıyla ilgili bir film yapmaya çalışırken bir aşk filmi çıkarmış ortaya ki bu aşkın inandırıcı hiçbir yanı yok. Will’in (Jude Law) oradan oraya sürüklenişindeki motivasyonu anlamak mümkün değil, göçmen sorunlarına gelince o sadece aşk hikayemizin bir süsü olmanın ötesine geçemiyor. Juliette Binoche senaryonun imkan verdiği ölçüde inandırıcı kılıyor Amira karakterini, filmin en iyi yanı da onun oyunculuğu zaten. Bir de ara sıra gözüktüğünde filmde biraz kıvılcım çaktıran fahişe Oana rolündeki Vera Farmiga..

Kısaca filmden öğrendiğimiz şeyler; Londra’da iki farklı kesim vardır ve birbirlerinden neredeyse habersiz yaşarlar, bunlar rahat içinde yaşayan Londralılar ve zorluk içinde yaşayan göçmenlerdir. Bu insanların yolu bir hırsızlık olayı sonucunda kesişir ve sürekli soyulan mimarımız Will o dünyaya girip şöyle bir bakar ve anlayamadığımız bir şekilde dürüst bir insan olmaya karar verir ve aşkını geri kazanır. Meğer her şey aşk içinmiş.

Filmde Will’in dilinde metaforlar var sürekli, filmin de metaforik bir anlatımı mı var acaba diye bir an için düşünmek mümkün, ama sonra bu kadarcık çaba bile boşunaymış gibi geliyor. "Duyarsız, bencil İngilizler işte o farklı dünyayla karşılaştıklarında bile kendi hayatlarıyla ilgili bir çıkarımda bulunup onlardan alacaklarını alıp kendi hayatlarına dönüyorlar" demek istemişse de yönetmen diyememiş. Bir eksiklik duygusu bırakıyor film, olmasa da olurmuş hissi. The English Patient de bana göre değildi Cold Mountain de, bu da değilmiş..

1 yorum:

  1. Unknown said,

    Filmi izlemedim ancak baştaki yoruma katılıyorum, nice film bir yaraya parmak basmak için başlayıp ayrı bir yara olan "kıvırma" ile heba olmuştur, böyle filmleri ben de sevmiyorum.

    on 8 Haziran 2007 14:59