Alfonso Cuarón imzalı bu film, hiç de göçmen sorunlarıyla ilgili söz söyleme derdindeymiş gibi görünmediği halde bu konuda Breaking and Entering’den daha fazla kafa yorduğu belli olan bir film.
Yıl 2027. Yer Londra. Kadınlar doğurganlıklarını kaybetmiş. 18 yaşındaki dünyanın en genç insanı öldürülmüş. Umut tükenmiş. Mülteciler kafeslerde tutuluyorlar, herkes birbiriyle savaşıyor, Londra'ya (dünyaya) tam bir kaos hakim. Böyle bir ortamda hamile kalma mucizesini gerçekleştiren bir kadını güvenli bir yer olduğunu sandığımız Human Project’e sağ salim götürme görevi Theo Faron’un (Clive Owen) üstüne kalıyor. Burdan sonra gerilimli bir yol filmi başlıyor.
P D James'in kitabından uyarlanan filmin en önemli eksiği senaryosunun zayıflığı. Ancak filmin o kadar iyi bir görüntü yönetimi var ki senaryosundaki pek çok eksiklik rahatlıkla görmezden gelinebiliyor, aslında uzun planlar ve hareketli kamerayla filmin içinde olduğumuzdan sürüklenip duruyoruz oradan oraya, pek soru sormak aklımıza gelmiyor. Biraz yabancılaşırsak bu planların nasıl çekildiğine hayret ediyoruz. Yönetmen çok iyi bir atmosfer yaratmış gerçekten, film günümüzde geçiyormuş hissi uyandırdığı için daha korkutucu bir hal alıyor bu atmosfer. Bir de çocuksuz bir dünya o kadar ürkütücü ki hiçbir distopik film beni bu kadar korkutmayı başaramamıştı şimdiye kadar.
Oyunculuklara bakalım dersek Clive Owen’ın soğuk ve ciddi halleri karakterine uygun düşmüş, Michael Caine filmin en canlı karakteri. Julianne Moore neredeyse yok zaten. Filmin görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’yi tebrik etmek gerekli. Senaryoyu unutturacak kadar başarılı bir görüntü yönetimi... Ayrıca gerçekçi bir bilim kurgu filmi çekmeyi başaran yönetmeni de..