The History Boys


2006 yapımı Nicholas Hytner filmi.

1983 yılında geçen film, tarih okuyan ve Oxford ile Cambridge üniversiteleri için burs şanslarını deneyecek olan bir öğrenci grubu ve öğretmenleri hakkında. Aslında basitçe İngiliz eğitim sistemine yakından bir bakış atıyoruz ve öğrenmenin her yerde bir yarış olduğunu görüyoruz.

O zamana kadar öğrendiklerinin aslında bir yanılsama olduğunu ve bu yarışta farklılıkla sonuca varabileceklerini anlatan yeni ve genç bir öğretmenin (Irwin) okula gelmesiyle farklılaşmaya başlayan ya da kendilerine özel şeyleri fark eden gençlerin hikâyesi. Irwin, okula özel olarak burs mülakatları için getirilmiş bir öğretmendir ve her biri farklı kültürlere sahip ama bir robot gibi birçok bilgiyle dolu gençleri bu sınavlara hazırlamaya çalışmaktadır. Farklı yöntemleri ile öğrencileri alışılmışın dışında düşünmeye zorlamasıyla bir şeyler değiştirmeye çalışır ve olaylar kişiselleşir.

Öğrenci grubu ve yenilikçi öğretmen dendiğinde aklımıza hemen gelen Dead Poets Society ile alakası yok filmin, bu film kişiselliği vurgulama noktasında farklılaşıyor ve kulvarını belli ediyor. Çok daha basit bir film izliyoruz, ona göre devam etmemiz gerektiğini anlıyoruz.

İşleyiş ve oyunculuk açısından oldukça zayıf bulduğum filmin en güzel yanları sanırım İngiliz edebiyatına yaklaştığımız anlardaki alıntılar, kanlı canlı bir tarih dersi ve Irwin^in filme girişiyle birlikte de uydurulmaya başlanan, yeni yeni dikilen tarih düşüncesi. Ayrıca seksin keşfi sırasında merak edilen eşcinsel ilişkiler ve bu ilişkilerin farklı çağlarda farklı bakışlara maruz kalışı da pek bir İngiliz anlatılmış. Filmdeki iki bayan karakterden birisi olan Dorothy^nin “Tarih, elinde bir buketle koşuşturan kadındır” tanımından anladığımız üzere, tarih öfke kabul etmeyen tanımları giyebilir ve kadın-erkek ya da eşcinsel değildir.

Tarihi yeniden yaratamayacağımızı ve tarihi olayların deneme-yanılmayla çözemeyeceğimizi kitaplardan öğrenmiş bulunuyoruz ama kafamızda tarihi kurgulamayı yasaklayan hiçbir şey yok, yani Catherine Howard ile Marie Antoinette arasında dönem farklarını zorlayan bir ilişki oluşturabiliriz.. Yılları birbirinden oynatıp karakterleri taşıyabilirsek, tarih başlı başına bir filmdir. Sanırım filmin verdiği bu düşünceyi sevdim bir tek, gerisi hiçbir heyecan barındırmadı.

1 yorum:

  1. hayalmeyal said,

    çok geveze bir filmdi, izlerken yorulmuştum. sonra alıntıların peşine düştüm, ancak öyle tamamlayabildim filmi..

    on 3 Ağustos 2007 10:26