Saibogujiman Kwenchana














Chan wook Park’ın “Ben bir robotum ama sorun değil” adıyla gösterilen son filmi. Chan wook Park iyi ki bırakmış artık intikam’ın peşini, böyle bir aşk hikayesini ancak o anlatabilirdi çünkü. Kendini cyborg zanneden ve bu yüzden yemek yiyemeyen bir kadın (Cha Young-goon) ile bazen küçülüp büyüdüğüne, insanların bazı özelliklerini hatta haftadan perşembe gününü bile çalabildiğine inanan, en büyük acısı annesi tarafından terk edilmek olan hırsız bir adamın (Park Il-sun) aşkı. Öyle romantize edilmeden, en naif haliyle anlatılan bir hikaye bu. Aslında naif demek doğru mu bilmiyorum, çünkü yönetmen o çok iyi bildiğimiz rahatsız edici tarafını tamamen bir yana bırakmış değil, sadece bu hikayeye uygun en naif hale indirgemiş belki.

Bir akıl hastanesinde geçiyor film, ama o kadar güzel bir dünya yaratmış ki burada yönetmen, hastaların hepsi o kadar iyi çizilmiş ki, hepsinin hikayelerini izlemek çok keyifli bu yüzden. Geceleri ayağına giydiği çoraplarıyla uçabildiğine inanan şişman bir kadın, belinde bulunan elastik bir bantla dünyaya bağlı olduğunu düşünen bir adam, kendisini herkesten özür dilemek zorunda hisseden, olup biten tüm kötülükler için kendini suçlayan ve insanlara saygısından devamlı geri geri yürüyen başka bir adam, (yönetmenin kendisinin bir parodisi olduğunu söyleyenler var).. Ancak tabi ki en önemli karakterimiz devamlı turp yiyen ve kendisini fare sanan büyükanne; çünkü böyle bir büyükannesi olmasa belki cyborg olduğuna bu kadar kolay inanmazdı Cha Young-goon ve onu götürüp turp vermeyen beyaz önlüklülerden kurtarmak için içinde öfke biriktirmeye çalışmazdı..

Film tamamen hastaların bakış açısıyla anlatılıyor, bu nedenle hasta olmayan insanlar çok sönükler, ya doktorlar gibi devamlı boş gülümsüyorlar ya da Cha Young-goon’un annesi gibi kötü kalpliler. Bu nedenle hastalarla özdeşleşen biz de onların iyileşmelerini, renkli dünyalarını bırakıp gülümseyen boş yüzlere dönüşmelerini istemiyoruz. Hem sonunda Park Il-sun bulduğu inanılmaz yöntemle Young-goon’a yemek yedirmeyi başardığına göre, bize göre sorun da kalmıyor ortada. Ama yine de keşke filmin daha mutlu bir sonu olsaydı demeden de geçemiyoruz..

Filmin o kadar güzel bir hikayesi ve o kadar başarılı bir senaryosu var ki o yüzden oraya takılıp kaldım, hem intikam üçlemesini izlemiş olanlar nasıl bir görselliği olduğunu tahmin edebiliyorlardır filmin, ama bu gerçekten bambaşka bir hikaye, üstelik çok farklı ve sıcak bir aşk hikayesi de... İnanılmaz bir hayal gücü varmış Chan wook Park’ın ve aslında çok da güzel bir masal anlatıcısıymış, ben bu yanını da bize gösterdiği için çok mutluyum..

2 yorum:

  1. çok çok çok güzel bir filmdi bu...
    hatırlamak kocaman bir gülümseme olarak döndü şahsıma...
    demek ki hakikaten çok güzel bi filmdi :)

    on 11 Temmuz 2007 18:22


  2. lady shave said,

    Sympathy for Mr. Vengeance - Sympathy for Lady Vengeance ve Oldboy'dan sonra şeker gibi bir film I'm a Cyborg, But That's OK..
    hatırladıkça hala gülümseyebiliyorsanız, Chan-wook Park'ın sınırlarının sonsuz olduğunun bir göstergesidir..

    on 19 Aralık 2010 03:14