The Bourne Ultimatum
Robert Ludum romanından uyarlama, 2007 yapımı Paul Greengrass filmi, serinin ilk iki filmi olan The Bourne Identity ile The Bourne Supremacy^nin devamı ve şimdilik seriyi sonlandıran film..
İlk iki filmde defalarca gizli servisin elinden kaçan ve her seferinde istediklerini elde etmeye yaklaşan Bourne, yeni filmde tekrar ve tekrar Amerikan gizli servisinin mallığını dünyaya kanıtlar, bükemediğin bileği öpeceksin deyiminden habersiz olduklarını iyice vurgular..
İkinci filmin sonundaki Moskova sahnelerinden sonra film The Guardian^da çalışan Simon Ross isimli habercinin bir Cia yetkilisiyle yaptığı görüşmeyle başlar. Cia yetkilisi bu görüşmede Simon Ross^a Treadstone projesi ve bu projenin gelişmiş hali olan BlackBriar ile ilgili bilgileri anlatır.. Simon Ross telefon görüşmesinden BlackBriar dediği anda Cia tarafından anında merkeze alınır ve hedef haline gelir. Bu sırada trende gazetesini okumakta olan Jason Bourne, Simon^ın Treadstone ve kendisi hakkında yazdıkları hakkında yazdıklarını okur ve bir görüşme ister. Cia görüşme neticesinde kaynağın önce Bourne olduğunu düşünür ancak kısa süre sonra kaynağın Madrid Cia Şefi Neal Daniels olduğunu anlarlar.. Bourne ve Cia Daniels^ın peşine düşerler ve bu sırada gizli servis ile birlikte tüm emniyet güçleri de Jason Bourne^u durdurmaya çalışır, bu da bizlere muhteşem takip sahneleri yaratır..
İkinci filmin sonundaki konuşmayla finalini yapan film, ilk iki filmi gayet iyi tamamlayan ve böyle güzel bir seriyi kusursuz bir şekilde noktalayan bir yapım olmuş.. Seride izlediğim en iyi sahnelerden olan Waterloo istasyonundaki sahnesini de barındıran film, Jason^un kaynağını bulması ile sonuçlanıyor.. İlk iki filme göre müzikleriyle John Powell müziklerde çok daha iyi iş çıkarmış, aksiyonu hissetmemize yardımcı oluyor.. Kameraya yine alışamadım ama ikinci filme göre daha iyiydim.. Sonuçta öğrendiklerimiz biraz tahmin edilebilir olsa da zaten bu sonun en iyi olduğunu düşünmemden ötürü sevdim.. Denizle başlayan Bourne hikayesi yine denizle ve vücudundaki kurşunlarla sonlanıyor, ama biliyorsunuz Bourne hareketsiz durmaz..
The Bourne Supremacy
Robert Ludlum romanından uyarlama, 2004 yapımı Paul Greengrass filmi, serinin ilk filmi olan The Bourne Identity^nin takipçisi..
İlk filmin sonunda Treadstone projesi ile birlikte tarihe karıştığı düşünülen Bourne, Marie ile birlikte gözlerden uzak bir hayat yaşamaktadır. Berlin^de bir operasyon sırasında 2 Cia ajanı öldürülür ve bir Rus iş adamına ait önemli belgelerle birlikte 3 milyon dolar para çalınır, olay yerinden Bourne^un parmak izinin çıkması ajanımızı yeniden gizli servisin baş hedefi yapar.. Bir tarafta Berlin operasyonunu izlerken diğer yanda Bourne^a ilk ziyaretçimiz gelir ve Marie ile kaçmaya çalışırlarken Marie vurularak öldürülür.. Tövbesini bozan Jason hesap sormak için yola çıkar.. Yine ilk filmdeki gibi gayet kusursuz ve mantıklı ilerleyen, bir ölüm makinesi gibi önüne çıkanı deviren karakterimiz olayların peşini sonuna kadar bırakmaz.. Bu arada teşkilat içindeki haini de ortaya çıkartır ve yavaş yavaş hatırlamaya başladığı geçmişi ile hesaplaşır..
Filmi izlemeden önce mutlaka ama mutlaka ilk filmi izlemeniz ve olaylara hakim olmanız gerekmektedir, aksi taktirde son derece dağınık bir film izlediğinizi düşünecek ve olayların arasındaki bağlantıyı kavrayamadan filmi bitirmiş olacaksınız. Bu da size kötü bir film izlediğinizi düşündürecek, serinin ilk ve son filminden uzak duracaksınız.. O yüzden bu uyarıyı dikkate almanızı istemekteyim..
Bir devam filmi olarak konuyu işleme ve geliştirme anlamında son derece başarılı bir yapım the Bourne Supremacy. Yönetmen koltuğuna Paul Greengrass^ın geçmesi ciddi anlamda bir farklılık yaratmamış (kamera hariç) ki bu övgü kabul edilebilir. İyi başlayan ve insanların gönlünde bir yer kazanmış aksiyon filmlerinin devamlarını çekmek zordur, karakterde yapacağınız ufacık değişikliklerden tutun da aksiyonun dozajına seviye düşüren ufak bir müdahale bile büyük eleştiriler almanıza neden olabilir.. ama yönetmen bunları gayet iyi ayarlamış.. Ayrıca bu filmde serinin en sağlam düşmanlarından Rus ajan Kirill rolündeki Karl Urban da oyunculuk açısından çok iyi iş çıkarmış, Matt Damon ise yine Bourne^un olması gerektiği gibi..
The Bourne Identity
Gizli servisin en gizli projelerinden birisi olan Treadstone için özel olarak yetiştirilmiş ve devletin, devlet kimliğiyle yapamayacağı türden işleri yerine getiren bir ajan olan Jason Bourne, adeta kusursuz bir silahtır.. Servis, kendi yarattığı bu olağanüstü silahın kontrolünü ele geçirmekte zorlanır ve ortaya çıkanları izler seviniriz..
Denizin ortasında balıkçılar sırtından iki kurşun yemiş bir insan bulurlar, tekneye aldıkları bu cesedin aslında ceset olmadığını anlamaları birkaç dakikalarını alır.. Ölmeyen ancak hafızasını kaybeden ve sonradan gizli servis ajanı olduğunu öğrendiğimiz Jason Bourne, birkaç hafta teknede kalır ve sağlığını geri kazanır. Bu sırada derisinin altında buldukları lazer işaretleyicisinden İsviçre^deki bir bankaya ait hesap numaralarını keşfeder.. Balıkçı teknesinden indikten sonra ilk işi kim olduğunu bulmaktır ve bunun için İsviçre^ye doğru yola çıkar.. Bankaya vardığında kendisine ait içinde para, birçok pasaport ve kimliğin yanında bir de silah bulunan kasasını açar ve olaylar başlar.. Gizli servis^in bankayı izleyen temsilcisi haberi gönderir ve TreadStone projesinin başarısız olan son görevinden sonra kapatılması için Bourne^un ölmesi gerekmektedir.. Son görevinde öldürmesi gereken Wambosi^yi öldürmeyen ve hafızasını yitiren Bourne, gerçek kimliğini arama yolunda Gizli Servis ve tüm emniyet güçlerinden de uzak durmalıdır.. Sürekli bir ilerleme halinde olayın içinde dolaşan kovalamaca ve bir dakika bile nefes aldırmayan temponun arasında Marie ile yolları kesişen ve araya bir aşk hikayesi de sıkıştıran kutsal ajan Bourne, olayı tam olarak anlayamasa da film sonunda daha büyük detaylar için döneceğini müjdeler..
Gerçekten aksiyon filmlerine konsantre olmakta zorlanırım ve genelde vaat ettiklerinin aksine fena halde sıkılırım.. James Bond klişelerinin ya da Bruce Willis^in ölmeyişlerinin hastası bir insan değilim, ama bu filmle başlayan Bourne serisi kaliteli ve bağlayıcı aksiyon türünün en önemli örneklerinden birisi.. İçinde gizli servis^in bolca geçmesinden ve süper kahraman gibi yetiştirilmiş ajandan ötürü basit ve sıradan gibi görünebilir, hatta Matt Damon^dan dolayı uzak durmanızı da sağlayabilir.. Ama ne olmuşsa olmuş, bu filmlerde her şey çok düzgün olmuş ve Bourne rolü için Matt Damon^dan başkası olmaz diyebileceğimiz kadar iyi olmuş.. İlk filmi şereflendiren Clive Owen da cabası.. Vaktiniz varsa izleyin diyeceklerimden değil, vakit yaratın diye önereceklerimden..