Those Magnificent Men in Their Flying Machines or How I Flew from London to Paris in 25 hours 11 minutes
Her şey babamın "bu internette bütün filmler var mı?" diye sormasıyla başladı. Sonra da "Cesur Pilotlar diye bir film vardı bir kere televizyonda izlemiştim çok komik indirsene onu izleriz" dedi. Filmi ise uzun süre diskte uykuya bıraktıktan sonra izleme fırsatı buldum. Daha ilk sahnesiyle izlediğim en iyi komedi filmlerinden biri olacağını sinyallerini verdi. En başta 2 saat 22 dakikalık süresi göz korkutsa da kesinlikle zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız tardan, sürükleyici bir komedi filmi.
Film 1910'da Daily Post gazetisinin Londra'dan Paris'e düzenlediği uçak yarışını konu alıyor. 1900'lerin başında büyük bir tutku olarak yayılan uçma isteği sonucu her ülkede kendini bu işe gönül veren insanlara davetiyeler yollanıyor ve farklı kıtalardan 14 yarışmacı yarışa kayıt yaptırıyor. İtalyan, Alman, Fransız, İngiliz, Japon ve Amerikalı pilotlar 10.000 pound ödüllü bu yarış için İngiltere'de bir araya geliyor ve hazırlıklara başlıyor. Filmin en can alıcı kısmı ise bu hazırlık bölümü. Almanlar'ın inatçılığı, İtalyan'ların zarifliği, Fransız'ın çapkınlığı ve tabi ki Amerikalı'nın yardım severliği film boyunca gülmekten öldürüyor. Özellikle Almanlar'ın inatçılığı (Ki bu yarışa da o yüzden katılıyorlar. Bir Alman subayının yapamayacağı hiçbir şey yoktur!) ve İtalyan'ların onları gaza getirme biçimi tek kelimeyle harika olmuş.
Almanlar'dan bir replik ;
-Daha önce hiç uçak uçurmadım. Uçmayı nasıl öğreneceğim?
+Her şeyi nasıl öğreniyorsak öyle. Kullanma kılavuzunu okuyarak!
Kesinlikle zamanının çok ötesinde, ince ayrıntılara son derece önem verilmiş, diyaloglarıyla kopartan Son olarak filmin en iyi uyarlama senaryo dalında oscar adayı olduğunu ve filmde kullanılan 1910 yapımı uçakların bir çoğu yeniden tasarlanmış veya eskileri onarılarak kullanılmış olduğunu belirteyim.
Sevmek Zamanı
“Sevmek Zamanı Erksan’ın o zamanlar sevdiği anlaşılan Antonionivari bir modernizmle Tanpınarvari bir 'huzur' duygusunun tuhaf, güzel ve belki de günü için fazla erken bir karışımıdır.”*
Sevmek Zamanı Metin Erksan’ın kült haline gelen 1965 yapımı filmi. Zamanında gösterilecek salon bulunamamış, daha sonra televizyonda gösterilerek insanlara ulaşmış, izleyemeyenler bir yolunu bulup izlemiş ve film efsane haline gelmiş. Şimdi ise dvd olarak piyasada.
Boyacı Halil (Müşfik Kenter), bir köşkte gördüğü kadın resmine aşık olur. Sürekli gidip resmi izler. Resmin aslı Meral (Sema Özcan) gelip de Halil’in aşkına karşılık vermek istediğinde Halil onu reddeder, ona kendisine değil de suretine aşık olduğunu anlatmaya çalışır. Kürk Mantolu Madonna’nın Raif’ine benzer biraz, yanına kadar gelen Maria Puder’in kendisini görmez, resmine bakmaktan. Başka bir aşk hikayesidir bu. O zamanlar bizim sinemamızda kimsenin görmeye alışık olmadığı.
Filmin garip ve dingin bir atmosferi var, gerçekten çok güzel planları da.. Göldeki sahneler ve farklı müzik kullanımıyla bambaşka bir atmosfer yaratmış yönetmen.. Müşfik Kenter’in de gösterişsiz ve iyi bir oyunculuğu var. İnsan düşünmeden edemiyor, zamanında Türk sineması için devrim sayılabilecek bir hikayeye ve görselliğe sahip bu film gösterim şansı bulup daha çok insana ulaşabilseydi farklı bir sinemanın da önünü açabilir miydi diye, ancak yönetmenin ağzından döneminde nasıl karşılandığına bakarsak; “O zaman filme şöyle bakılıyordu Türk sinemasının içinde: Yarı deli bir kız, ormanda elinde plastiğe sarılı çerçeveli bir fotoğrafla bir adam geziniyor.. O dönemin prodüktörleri, sinemacılar da böyle bakıyorlardı.” pek şansı yokmuş o zaman filmin.
Ayrıca her bir karesi fotoğraf estetiğinde olan bu filmin keşke burada kullanabileceğim daha güzel bir fotoğrafını bulabilseydim.
* Fatih Özgüven; Radikal İki, 2 Eylül 2007 Pazar