Ett hal i mitt hjarta
"Yüreğimde bir delik"
Lukas Moodysson “lilja 4 ever” ile yüreğimizde delik açmaya kararlı bir yönetmen olduğunu göstermişti; ama bu kadar ileriye gideceğini düşünmemiştik, bu sefer ruhumuzu da delik deşik etmeye karar vermiş.
Küçük bir evde internet için porno filmler çeken bir adam ergenlik dönemindeki oğluyla birlikte yaşamaktadır. Porno film çekmeye çalışan biri kadın üç kişi arasında geçenler bizi zaman zaman kusma noktasına getirir. Filmi durdurup nefes almak için mola vermeye ihtiyaç duyarız sık sık. Çocuğun kendi odasında kurduğu dünya ve olaylara izleyici konumu da oldukça ilginç ve rahatsız edicidir. Bazen dayanamayıp müdahale etse de genelde izleyicidir ve odası dışında olup bitenlere bir anlam vermeye çalışır, odasında kurduğu dünyadan oldukça farklıdır onların dünyası.
Cinselliğin maskesini indirmeyi aklına koymuş yönetmen, bunun için de sanki görüntülerin en derinine inmeye çalışmış, bakmakta zorlanacağımız karelerle anlatmaya çalışmış derdini, cinselliğin yaralamaya ve yaralanmaya nasıl yol açtığını anlatmak için belki izleyiciyi de hırpalamayı seçmiş.
Bu filme inananlar kadar inanmayanlar oldu, hatta gereksiz ve zorlama bir deneme diyenler de. Ama "Lilja 4 ever" ile bir kez Lukas Moodysson’a inananlar onun sadece rahatsız etmek için film yapmayacağını bilerek ona inanmayı sürdüreceklerdir. Hem “onun biraz deli bir adam olduğunu bilerek sevmedik mi biz onu” diyerek bir sonraki filmini bekleyeceklerdir sanırım. En azından ben onlardan biriyim.
3 yorum:
-
senaryosu havada kalmış olsa da biçim içerik açısından yönetmenin porno film sektörüne karşı eleştirel bi tutum içinde yol izlediğini aşikar. zaten bu herifin bilinçaltında yatan bir cinsellik sorunsalı olduğu ise su götürmez gerçek. bakalım bir sonraki film nası bi şey olucak. beklemedeyiz. bu arada film tr de vizyona giremedi. sadece if de bir seans gösterildi onda da toplasan 45 kişi vardı onlarında yarısından çoğu filmin ilk 15 dakkasında salonu terkettiler.
-
dagur kari'nin filmi izlediniz mi sorusuna verdiği cevap: "izlemedim bir arkadaşım 'keşke bu filmi hiç izlemeseydim, içimde bir şeylerin öldüğünü hissediyorum' dedi, ben de izlemedim.
-
Filmi beğenmeme sebebim filmin zorlayıcı yada iğrenç olmasından kaynaklanmıyor. Nitekim bir çok amerikan filmi bu filmden bana daha çok iğrenç ve tahammül edilemez geliyor. Benim itirazım moodysson'un her filmde ısrarla sinemanın temel niteliklerinden kendini soyutlaması. Her sinema filminin Kubrick filmi gibi kusursuz olması gerektiğini söylemiyorum ama yönetmenin bu yaptığı bir kurmaca filmden çok belgeseli andırıyor. Bu yönüyle de bu dağınık ve hatta olmayan sinema dili, benim şahsi anlamda gözüme batıyor.