Kabadayı
Yavuz Turgul^un senaryosunda Şener Şen olunca insan ister istemez beklentilerinin çıtasını yukarıya doğru çekiyor ve yüksek atlamada yeni bir dünya rekoru hedefliyor, şimdi de vurucu bir "ancak" ile keselim, noktalı virgülleyelim;
Ali Osman (Şener Şen) bir zamanlar kestiği racon kanun olan efsane bir kabadayıdır. Yaptıklarındaki hatayı anladıktan sonra silaha tövbe etmiş ve bir halı saha işletmecisi olarak normal bir hayata geçiş yapmıştır. Fakir-fukara dostu yüce insan profiline gayet iyi uyan Ali Osman mahalle içinde yine kendi hukukunu uygular, sözünü geçirir.. Bir gün sevdiği kadının öleceği haberini alır ve ondan öğrendiğine göre bir oğlu vardır. Oğlunun annesi olan sevdiği kadın öldüğünde oğlu ile görüşür ve başı bir mafya ile dertte olan oğlu ondan yardım ister.. Konunun bundan sonrası hepinizin tahmin edebileceği yerlere varacağından yazmam pek bir anlamsız, filmin dördüncü dakikasından sonra bunları hemen çıkarabilirsiniz..
Yurdum insanının en sevdiği şeylerden birisi Mafya ile Kabadayı ayrımını uzaklara dalan gözlerle açıklamaktır. Bu film de kısaca bunu yapıyor, o büyüklerin anlattığı, "onlarca insanı öldürmesine rağmen" nasıl oluyorsa "adam gibi adam" olanların farkını anlatıyor..
Son üç ayda belki 50 kez fragmanını izlediğim bu filmi başta yazdığım sebeplerden ötürü merak etmiştim. Ancak şöyle söylemem gerekiyor ki filmde Şener Şen bile olmamış.. Çok zayıf ve klişeleri temel direk olarak gören bir senaryonun üzerine iyi oyunculuk tutmuyor artık, sırtı Şener Şen^e dayamak kurtarmıyor.. Üçüncü sınıf bir mafya filmi yapmak için gerekli olan tüm aşamaları takip etmiş bir yapım Kabadayı.. Kenan İmirzalıoğlu^nun oynadığı Devran^ın aşk uğruna dünyayı parçalayabilecek karakterinin, üzeri zorla çizilmiş gibi duran bir psikopatlıkla beslenmesi başlı başına rahatsız edici olmuş.. Şener Şen yine Ali Osman karakterini biraz kurtarsa da öylesine yüzeysel tanımlanmış ki filmin içinde, izlerken anlam vermek bile zorlayıcı oluyor.. Rasim Öztekin^in canlandırdığı Sürmeli karakteri ise tipik biçimde "gerizekalı izleyici profili" için bir yem gibi sunuluyor.. Ayrıca eşcinselliğin filmin kahkaha unsuru olarak kullanılması da senaryo sahibi Yavuz Turgul^a olan saygımı da bir kenara bırakmama neden oldu..
Ömer Vargı^nın yönetmenliğini üstlendiği bu yapım son zamanlarda izlediğim en zayıf filmlerden birisiydi kesinlikle.. Zamanın öldüğü bayram günlerinde bile 140 dakikalık süresi geçmek bilmiyor.. Hiçbir sürprizi olmayan ve en bilinen yolları takip etmekten öte bir çabası da bulunmayan filmin "oyunculuklarla kurtulma" düşüncesi de genç oyuncuları ile baltalanıyor.. Fatih Özgüven film için "Neresine kızsam bilmiyorum" demiş, çok haklı, kızmaya başlayacağınız yeri bile seçemiyorsunuz..
1 yorum:
-
"Rasim Öztekin iyi bir oyuncu.. çok da güzel 'gey' olmuş bu filmde."
Yukarıdaki cümleye gülebilen bir insan sinema seyircisi olursa ne olur? Peki kendisinden 150 adet olursa ve filmin planlanmamış herhangi bir karesinde geçen ve sulu lirizmi arttırması beklenen "ahh aslan oğlum benim!" muadili repliklerden birinde, Sarıyer - Gaziosmanpaşa maçındaymışcasına alkış koparsa?
Ömer Vargı'yı ve Yavuz Turgul'u kutluyorum. Amaca giden her yol mübahmış. Bu uğurda Şener Şen bile kullanılırmış. Yazıklar olsun.