Otobüs


Türk sineması için farklı ve biraz yadırgatıcı bir film. Ayrıca sadece üç filmi olan Tunç Okan’ın diğer filmleri gibi dikkate alınması gereken de bir film.

Türkiye’den İsveç’e çalışmak için bir otobüsle giden kaçak türk işçiler, pasaportlarını ve paralarını kaptırıp bir meydandaki otobüsün içinde aç susuz kalırlar. Gündüzleri otobüsten hiç ayrılmazken geceleri tuvalete gitmek ya da çöpleri karıştırıp yiyecek bir şeyler bulabilmek için çıkarlar. Vitrinlere bakıp yürürler, en küçük bir şeyden de korkup otobüse geri dönerler. Dönemeyenler ya tuhaf şeylere tanık olup dayak yer, ya da garip bir şekilde intihar eder.

1974 yapımı olan bu film döneminde önce yasaklanmış, gösterildikten sonra da çeşitli tartışmalara yol açmış, türkleri aciz gösterdiği için kızanlar da olmuş, filmin inandırıcılık sorunu olduğunu düşünenler de. Gerçekten filmin inandırıcı olmadığı yerler var, ancak buralarda yönetmen özellikle abartıyor, toplumsal gerçekçi bir film yapmak istemediğini bir Türk'ün İsveç’te görecekleri karşısındaki durumunu abartarak gösteriyor. Ama bunu özellikle yapıyor, aradaki uçurumun altını iyice çiziyor, böylece gördükleri her şey onları otobüsün içine daha çok sıkıştırıyor. Karakterler o kadar aciz ki izlerken insan acımaktan başka bir şey yapamıyor, vitrinlere sırayla bakıp yürüyen merdivenlere aynı hareketlerle biniyorlar, korku ve şaşkınlık onları neredeyse tek bir insan haline getiriyor. Özellikle filmin finalindeki polislerin, otobüsün içine girip hepsini tek tek çıkarıp götürdükleri sahne gerçekten çok ürkütücü, hiçbiri kaçmaya çalışmıyor, otobüsün içinde götürülme sırasının kendilerine gelmesini bekliyorlar. Tabi tam burda "acaba onlar kaderlerine bu kadar razı insanlar olsalar böyle bir yolculuğa çıkarlar mıydı, biraz daha hayatları için mücadele etmezler miydi" diye düşünmek de mümkün. Ancak otobüsün içinde götürülmelerini öyle bakışlarla bekliyorlar, çaresizlik yüzlerinde o kadar somut bir hale geliyor ki burada filmle ilgili sorulabilecek tüm sorular da unutuluyor.

Filmin gerçekten çok iyi seçilmiş oyuncuları -aslında yüzleri- var. Öyle büyük bir oyunculuk başarısı yok filmde. Çünkü dolandırıcı dışında bir karakter de yaratmamış yönetmen, Tunç Okan ve Tuncel Kurtiz’in biraz daha öne çıkan karakterleri var, ama diğerleri de yüzleriyle çok uygunlar bu rollere. Bir otobüste, dillerini bilmedikleri bir ülkede kimliksiz, parasız bir “öteki” olma durumunu yüzlerinde taşıyorlar. Nedense bu filmin son sahnesi bana In This World’deki bir kamyon içinde sıkışmış göçmenleri hatırlatıyor, o kesinlikle çok daha korkunç bir sahneydi, burada kimse bağırmıyor, ama çaresizlik belki de her dilde, kültürde aynı yaşanıyor.

2 yorum:

  1. bunu ben yazmayı düşündüm zamanında sonra vazgeçtim :) tunç okan az ama öz filmler çekti bence.

    on 16 Ekim 2007 20:13


  2. sumero said,

    insanın aklına kazınan film... hatırladığımda bile sarsar.

    on 19 Ekim 2007 23:15