Je m'appelle Elisabeth


Yirmi altıncı uluslararası İstanbul film festivalinde gösterime giren bir Fransız filmi je m'appelle Elisabeth. Koskocaman bir dünyada, herşey ne kadar da düzgünken değişen dengeler nedeniyle yalnız başına, mutsuz, kırgın Elisabeth...Kimse ona kendi ismiyle de hitap etmiyor ki, Betty diye çağırılmakta. Küçük diye herşey de anlatılmamış hem, büyükannesi dedesinin ölümünden sonra bileklerini keserek intihar etmiş, annesi evi terketmiş, en iyi arkadaşı olan ablası da annesi gibi bir bakıma;büyük olduğu için daha farklı bir yaşam, başka arkadaşlar istemiş, birkaç gün de olsa yok. Bir de Fındık var, köpeği, aslında O'nun köpeği bile değil, eğer babası izin verirse hayvan barınağından kurtulacak, bir de ölümden. Heşey o kadar ters ki, Elisabeth de bir o kadar küçük. Sonra birden birşey oluyor, Yvon'u buluyor Betty; Babasının müdürü olduğu akıl hastahanesinden kaçan hasta...10 yaşındaki bir kızın arkadaşı, bir anlamda kaçış kapısı oluyor Yvon, değer verilecek bir hediye belki de hayatın verdiği Betty'e. Ama bu da yetmiyor, ve bir gün Betty hem Yvon'un, hem de büyükannesinin yaptığı şeyi yapıyor; çünkü hayat çok ağır, ve bu küçük kız hayatın yükünü kaldıramıyor.


Bazen işte tamam bitti dediğimizde nereden geldiğini bilmediğimiz bir şekilde yeniden tutunuruz ya birşeylere, Yvon da onun gibi birşey oluyor Betty için, Yvon bunu fark etmese de . Öyle ki, artık çok korkulan kendiliğinden karanlık bir eve ya da üst kattaki odaya açılan esrarengiz kapılar ya da perili ev bile tanıdık bir yüz oluyor; başka kaçış kapıları. Siz dostluk mu dersiniz, ya da başka birşey mi bilmiyorum ama hayata göğüs germeye çalışan küçücük bir kızın imdadına bu bilinmeyen sıfatı yüklenmiş Yvon giriyor işte, iyi ki...


Şunun gibi birşey aslında bu film: Dışarının karanlık ve korkunç olduğu ama sizin altına sığınabildiğiniz iskambil kağıdından yapılma evinizin birden yıkıldığı sırada, bir bakmışsınız biri kartları tekrar yerine koymaya başlamış.Son kartı yerine koyduğunda, üstelik yıkılma tehlikesine rağmen, yine güvende oluyorsunuz; üstelik sizin adınız artık Betty değil, Elisabeth; çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi değil...

2 yorum:

  1. oinone said,

    bu yorumla birlikte dusundugumde filmi daha fazla sevdim. sinemadan cikista ben de sadece 'kucuk bir kiz cocugu' olmak havasi birakmisti. ama cok guzel deginmissin, hayatimizdaki acil cikis kapilari olan 'yvon'lara..

    on 10 Eylül 2007 21:21


  2. ceninq said,

    filmde en çok etkilendiğim elizabeth'in babasıyla kan kardeşi olup "-bundan sonra artık birbirimize yalan söyleyemeyiz" demesiydi.olağanüstü masum ve değerli gelmişti..film tam da anlattığın gibi birşey,ellerine sağlık.

    on 15 Eylül 2007 23:43