Gece, Melek ve Bizim Çocuklar..
Uzun zamandır plansekansın şu şahane ortamını sadece okur gözüyle takip ediyordum ama az evvel izlediğim türk sinemasının kültleşmiş eserlerinden Gece, Melek ve Bizim Çocuklar beni yeniden tetikledi.
Her şey söylenebilir elbette bu film için. "Bir Atıf Yılmaz filmi", "Bir Deniz Türkali, Derya Arbaş, Uzay Heparı büyüsü" denebilir ama kalıpların dışına çıkacak bir gerçeklikte işlenmiş bir öykü için kalıplara bağlı kalmanın anlamsız kalacağında karar kıldım. Neresinden, hangi sahnesinden, hangi oyuncusundan başlayayım bilemiyorum tam olarak onun için doğaçlama bir şekilde aktarmak isterim hala izlememiş olanlara, naçizane.
Beyoğlu'nda Garibanın Otopsisi Yapılmaz, demiş Oktay Güzeloğlu: Ne kadar da haklı. Bir insanın katili olacak kadar o insanı sevmek.. işte Melek karakteriyle Deniz Türkali'nin bize anlatmaya çalıştığı. Ama sonrasında o insanın elleriyle ölmek, işte Deniz Türkali'nin hıçkırık tutmuş bir virgül gibi yarım yamalak bıraktığı. Osman ( Cengiz Sezici )'ın elleriyle hayata elveda diyen Melek'i; şan, şöhret ve şaşaalı yaşam uğruna tüm sevdiklerini, daha doğrusu sevmek zorunda hissettiklerini terk eden Serap ( Derya Arbaş )'ı; bir erkekle yatacak kadar bir kadına bağlı olan ve bu oksimoron ile izleyiciyi şoka sokan Hakan ( Uzay Heparı )'ı; Çanakkale'den kopup kadınlığını Beyoğlu'nda yaşamaya karar veren transvesti Arif'i-Fulya'sı ( Deniz Atamtürk) ile drama olamayacak, duygusal sayılamayacak kadar gerçek bir film Gece, Melek ve Bizim Çocuklar.
Sevdiğinin eliyle öldürülürken bile gülümsüyor Melek..
Polislerce kazınmış saçlarına bakıp gülümsüyor ibne Arif..
Gülümsüyor geleceksizliğine Serap..
Filmin yönetmeni ve başrol oyuncuları artık aramızda değiller. Ressam dedesi Avni Arbaş ile aynı haftada hayata veda eden Derya Arbaş'ın aklımda kalan o ürkek masumiyeti, Uzay Heparı'nın çay içerek onu gözlediği kahvehane iskemlesinin boşluğunu doldurmaya yeter mi bilmiyorum.. Yoksa tecavüze uğrayan esas kadınların, hakkı yenenlerin, hayatın arkaplanında sessizce bekleyenlerin, yaşamları porno film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer mi bazı kalantorların? Orospulara orospu denen bir ülkede, orospuların yol kenarından alınarak doğumgünü partilerinde rezil edildiği bazı filmlerin çekilmesi ne kadar doğal ise; böyle yaşamlar için de üzülmek bana o kadar doğal geliyor..
Gökhan Kırdar söylüyor;
Gece üşür meleklerine seslenir
Sarmaş dolaş arka sokak çocukları..
Eyvallah..
0 yorum:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)