Be Kind Rewind


Michel Gondry’nin 2008 yapımı filmi.

Sinemanın yarattığı heyecan başka hiçbir şeyin heyecanına benzemez. Hele de bir parçası olunmuşsa ortaya çıkan filmin, gözleri parlar insanın izlerken, yerinde duramaz. Michel Gondry’den film izleme ve çekme deneyimi üzerine yeni şeyler öğrenmiyoruz belki ama bildiklerimizi yeniden çok büyük bir zevkle hatırlıyoruz. Film çekmek için büyük stüdyoların ve çok paraların gerekmediğini bazen sadece heyecanın da yettiğini söylüyor Gondry, Yaşasın sinema..

Michel Gondry yazdığı ve yönettiği filmlerle sinemaya nefes aldıran çok değerli bir yönetmen.. Eternal Sunshine of The Spotless Mind ile tüm zamanların en iyi filmlerinden birisini yapmış olmasına rağmen devamında izlediği yol ve yarattıkları daha da takdir edilesi.. Önce Science of Sleep ve ardından gelen Be Kind Rewind ile Charlie Kaufman olmadan yoluna devam eden Gondry biraz daha eğlenceli hale geldi..

İçinde kaybolduğumuz oyuncak gibi filmler yaratmaya başladı, yolculukları sevenlere daha bir yaklaştı..Her şey her zaman olduğu gibi yine garip ve farklı bu filmde.. Jerry, normal olmayan aklının peşinden gidip herkesi kontrol ettiğini düşündüğü elektrik santralini sabote etmeye çalışıyor, ortaya çıkan kazada bir şekilde manyetikleşiyor ve “be kind rewind” film kiralama dükkanının içindeki tüm kasetlerin silinmesine yol açıyor.. Normal olmayan akıllar sıra dışı bir çözüm buluyorlar ve silinen tüm kasetleri kendileri yeniden çekmeye başlıyorlar.. Böylece siparişe göre eski filmleri yeniden canlandırıp Swede’liyorlar!

Klasiklerin el kamerası ile yeniden canlandırılması fikri yeterince eğlenceliyken bir de Gondry görselliği ve çok sevdiğim Jack Black oyunculuğu ile kusursuz olmuş.. Gondry artık bana sınırsız gibi gelen hayallerinden kopanları yine sete dökmüş ve ortaya her anlamda olumlu bir düzensizlik yayılmış.. Film kendi içinde eğlenirken aynı zamanda sinema’nın önemli amaçlarından birisinin de eğlence olduğunu ve ekranda akan karelere bakmaksızın paralarını sayanların, sanatı sektörleştirenlerin asıl sorun olduğunu da vurgulamış..Yönetmenin yapısı gereği film hızla akarken arada verdiği mesajlar da sert vurgular ya da kesin yargılar içermiyor, şimdiye kadar mesajlarını ana konusunun yanına küçük ekler olarak sunmayı tercih etti hep Michel Gondry, bu tercihi de kendisini farklı kılanlar özelliklerden birisi..

Michel Gondy’i ya seversiniz ya da sevmezsiniz.. Genelde burası nettir ve ortası yoktur, filmden çıkan insanların yüzüne baktığınızda iki farklı ifade karşılar sizi.. Birincisi eğlenmeyi bilen ve Gondry’nin yazarkenki neşesini paylaşan bir ifadeyken, ikincisi “gerçek” dünyasından 2 saatlik bile olsa izin alamayan düz insanın anlam bekleyen ifadesidir.. Ortaya konanın absürt olduğunu düşünür ve absürtlüğe hayatında 2 saat bile olsa yer yoktur.. Bu yüzden filmin beğenilip beğenilmemesi açıkçası nasıl bir insan olduğunuza bağlı olarak değişiyor, benim yüzüm gülümsedi, uzun zamandır eğlenmediğim kadar eğlendim..

3 yorum:

  1. Adsız said,

    Başlarda acaba Aslan Kral'ı nasıl çekecekler diye düşünürken, Michel Gondry'nin harika hayal gücüne yine hayran kaldık. Şu aralarda izlediğim en eğlenceli filmdi.

    on 19 Haziran 2008 00:43


  2. lady shave said,

    Michel Gondry'nin en muhteşem filmlerindendir.. ama ne muhteşemdir.. :)
    hayal gücünün asla sınırları yoktur hele ki hayal gücüne kendinizi teslim ettiğiniz kişi Michel Gondry'se, onun sınırları hiç yoktur.. onun hayal dünyasının yarattığı absürtlüğün, karmaşanın ve o fantastiğin verdiği heyecanın tadını bir kez almışsanız asla bırakamazsınız..

    bu adamın filmleri haricinde bir de klip geçmişi vardırki, filmleri kadar görülmeye değerdir..
    benim favorim cibo matto - sugar water ..

    bu linkten ulaşabilirsiniz..

    http://www.youtube.com/watch?v=EN9auBn6Jys

    on 19 Aralık 2010 02:48


  3. lady shave said,

    Michel Gondry'nin en muhteşem filmlerindendir.. ama ne muhteşemdir.. :)
    hayal gücünün asla sınırları yoktur hele ki hayal gücüne kendinizi teslim ettiğiniz kişi Michel Gondry'se, onun sınırları hiç yoktur.. onun hayal dünyasının yarattığı absürtlüğün, karmaşanın ve o fantastiğin verdiği heyecanın tadını bir kez almışsanız asla bırakamazsınız..

    bu adamın filmleri haricinde bir de klip geçmişi vardırki, filmleri kadar görülmeye değerdir..
    benim favorim cibo matto - sugar water ..

    bu linkten ulaşabilirsiniz..

    http://www.youtube.com/watch?v=EN9auBn6Jys

    on 19 Aralık 2010 02:48