Die Welle

Dennis Gansel’in yönettiği gerçek bir olaydan esinlenen aynı adlı romandan uyarlama 2008 yapımı Alman filmi.

Rainer Wenger (Jürgen Vogel) adlı bir öğretmen okulda anarşizm dersi vermek ister, ancak bu "tehlikeli" konuyu çok fazla istediği için okul yönetimi dersi ona vermeyip totalitarizmi uygun görürler. Derslerin başında çocuklar ortak bir düşüncenin etrafında toplanamayacak kadar inançsız görünmektedirler, yeni bir nazi hareketinin Almanya’dan doğmayacağına da kesinlikle inanırlar. Ancak Wenger bunun nasıl mümkün olabileceğini onlara ispatlar, kısa sürede bu inançsız gruptan “dalga” adlı faşist bir hareket oluşur ve işler kontrolden çıkar.

Gerçek bir olaya dayandığını bilmek filmi izlerken tüylerimizin ürpermesine neden oluyor. Bir şeylere inanma ihtiyacının ve ait olma hissinin nerelere varabileceğini açıkça görüyoruz film boyunca. Yeni bir faşist örgütlenmenin çıkmayacağına kesinlikle inandıkları bir ülkeden ortak bir selamlaşma, üniforma, logo altında birleşilince farkında bile olmadan faşizm doğuyor ve hemen kendinden olmayanı dışarıda bırakma, yargılama, şiddet başlıyor. Adım adım sürüklendikleri şeyi açıkça biri göstermediğinde tehlikesini bile göremiyor, içinde oldukları şeyin farkına bile varmıyorlar. Muhalif davrananları korkutma yoluna gidiyor, hiçbir farklılığa tahammül edemiyorlar. Başlangıçta totaliter bir yönetimin ne olduğunu bile pek bilmiyorlar, aslında içinde oldukları süre boyunca da hala biliyor sayılmazlar. Çünkü bir şeyin altında birleşmek her şeyden önemli hale geliyor, hiçbir şeyi sorgulamak gerekmiyor, üstelerindeki beyaz gömlek kendilerinden olduğunu gösterdiği sürece birbirlerinin yanlarında oluyorlar ne yaparlarsa yapsınlar. Sadece çocuklar değil Wenger de kısa zamanda faşist bir lider olmanın tuzaklarına düşüyor, bu deneyi gidebileceği yere kadar götürmek istiyor, ancak artık kontrolden çıktığını kabul etmek zorunda kalıyor. Durdurmak için çok geç kalsa da..

Filmin temposu çok hızlı. Kamera çoğu zaman hızıyla baş döndürüyor. Olay örgüsü de çok hızlı gelişiyor, her şey hemen olup bitiyor sanki. Bu hız konu için uygun olsa da karakterlerle ilgili bilgi verirken klişelere başvurmasına neden oluyor sanki yönetmenin. Çünkü bunun için ayrıca zamanı kalmıyor hiç. Bu nedenle bazen kişilerin ağzından açıklamalar duymak zorunda kalıyoruz. Finali de biraz olmamış hissi bırakıyor. Film sadece sonda yavaşlıyor, her şeyi idrak etme anı olduğu için anlaşılabilir böyle olması, ama sanki biraz etkileyici olsun diye çekilmiş gibi duruyor.

İstanbul Film Festivali Uluslararası Yarışma’da Jüri Özel Ödülü alan film yanılmıyorsam kısa bir süre sonra gösterime girecek. Mutlaka izlenmeli.

1 yorum:

  1. S said,

    sonu cok carpici ve guzel olsa da.. bitmesin istedigim filmlerden biri oldu.. o kargasa, o kendini buldugunu zannetme ama kaybolma durumu hep sursun diye gecirdim icimden..
    gercekten cok guzel bir filmdi..

    on 21 Eylül 2008 01:12