Güneşin Oğlu

Onur Ünlü’nün Polis’ini önce pek sevmemiştim. Çünkü onun “Ah Muhsin Ünlü” kimliğiyle yazdığı şiirlerinden haberim yoktu. Önce filmin bu tuhaflığını yadırgayıp sonra tam da onu sevdim. Üstelik Özgü Namal fobimin de çok yoğun olduğu bir döneme gelmişti film.

Güneşin Oğlu’nu ise hemen çok sevdim. Yönetmeni de röportajlarında soruyu soranı her an kalkıp ya öpecekmiş ya da dövecekmiş gibi verdiği cevaplarından daha bir sevdim. Son olarak büyük bir laf ederek “Sinemamızın Onur Ünlü’ye ihtiyacı var” dedim. Çünkü tahammül edilemez Recep İvedik, Osmanlı Cumhuriyeti gibi filmlerin çekildiği bir sinema ortamında en son ne zaman içinde gerçekten zeka olan bir filmi izleyip güldüm hatırlamıyorum.

Filmin sloganı yönetmeni tarafından da ısrarla belirtildiği gibi “fantastik mavra” (mavra: gevezelik, palavra). Bu da olay örgüsünü biraz anlatılamaz kılıyor. Kısaca güneş tutulması sırasında doğan çocuklar yıllar sonra başka bir tutulma sırasında kontrolden çıkıyor ve bedenden bedene yolculuk etmeye başlıyorlar. Bedenler de ayrı bir alem tabi ki. Bu kısır döngü ise insan yine kendisine kaçar denklemiyle çözülüyor (kimin kime kaçtığı, kimde saklandığının cevabı filme kalsın). Filme gülerken bir yandan da nasıl bağlayacak acaba diye endişelendim, tabi dağınık da kalabilirdi, ama şu her şey kendi içinde tutarlı olsun dikeniyle zehirlenmiş aklım kıpırdandı durdu. Neyse ki güzel bağlanıyor, felsefi göndermeleri ve Polis’e göndermeleriyle de pek güzel tamamlanıyordu film.

“Sekiz günde yazılıp on günde çekilen film hangisidir?” diye de bir soru kattı sinema tarihimize bu film. Filmle ilgili en çok konuşulan şeylerden biri de buydu. İzlerken bu halinin, hızının filmin ruhuna uygun düştüğünü düşündüm, ama bazen keşke burayı ağırdan alsaydı daha iyi çekebilirdi de dedim. Biraz aceleyle anlatmıştı belki, ama özgün hikayesi ve oyunculuklarıyla o kadar farklı bir film ki bu, belki tam da böyle kalmalıydı. Filmi izlerken de aklıma gelmiş miydi bilmiyorum; yoksa Burak ve Fırat ile dün gece yaptığımız muhteşem sohbetten sonra mı böyle düşündüm, emin değilim. Ama Onur Ünlü’nün filmin bir köşesinde durduğunu ve her şeyi gülümseyerek izlediğini düşündüm şimdi.

0 yorum: