
Oldukça durağan yapıya sahip bir film. Serbest yazar Yoko’nun hamileliğine, kitapçılık yapan arkadaşıyla konuşmalarına, tren yolculuklarına, kısacası gündelik hayatına yoğunlaşılıyor. Sabit kameralı uzun planları var filmin, çekimlerin neredeyse hayatla eşzamanlı olduğu düşünülebilir.
Yönetmen, Yoko’nun devam eden hayatına bir yerinden bakmış ve sonra çıkmıştır sadece, Yoko’nun hayatı filmden sonra da devam eder. Sabit planlar, uzun sahneler, durağanlık bazı izleyiciler için zor olsa da bana göre şiirsel bir tadı var böyle çekimlerin. Gündelik hayatın aslında çok güzel anlarla dolu olduğunu hatırlatıyor. Ayrıca tren seslerini kaydeden Hajime ile yazar Yoko’nun dostluğu öyle dingin ve huzur verici anlatılmış ki film bu anlamda insanda bir rahatlama hissi uyandırıyor. Japon yönetmen Ozu’ya saygı amacıyla yapılmış bu filmin de öyle büyük hikayeler anlatmak gibi bir iddiası yok. Japonya’ya tren penceresinden Yoko ile birlikte bakan dingin bir film. Belki de sessiz dostluklara ve günlük hayata yazılmış bir şiir.
Yirmidördüncü Uluslararası İstanbul Film Festivali “Altın Lale” ödülünü de kazanmıştır film ayrıca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder